Home / Konuk Yazarlar / Genel / AYASOFYA ÜZERİNDEN BİR HUKUK GARABETİ

AYASOFYA ÜZERİNDEN BİR HUKUK GARABETİ


Av. Ali Rıza ÖZTÜRK
CHP 23/24. Dönem Mersin Mv. Anayasa ve Adalet Komisyonu üyesi
(Konuk Yazar)

Değerli Arkadaşlar;
Ayasofya’nın cami yapılışı bana göre esas sorun değildir. Buna takılarak esas sorunun üstüne örtmemeliyiz. Şayet sorun; Ayasofya’nın cami yapılması olsaydı; Cumhurbaşkanının alacağı bir karar ile Ayasofya, Camiye kolaylıkla çevrilirdi.
Bana göre sorun; bundan daha büyüktür. Bana göre sorunun üç boyutu vardır:
1-) Danıştay’ın; 1934 deki Bakanlar Kurulu Kararını 84 yıl sonra Kanuna ve Hukuka aykırı bir şekilde “hukuka aykırıdır” diye iptal etmesi, Danıştay’ın bu kararının, usul ve esas yönünden mevcut kanuna ve hele hele hukuka açıkça aykırı olmasıdır.
* Danıştay; (hem) davacı derneğin dava açma hakkı bulunmadığı nedenle ehliyetten,
* Hem dava açma için öngörülen 60 günlük sürenin geçmiş olması nedeniyle süreden;
* Hem de Danıştayın bu konuda daha önce açılmış benzer davalarda kesinleşmiş ret kararları bulunduğu nedenle kesin hüküm varlığı nedeniyle davayı reddetmesi gerekirken;
HUKUK GARABETİNE, rezaletine ihanete imza atmış, İktidarın siyasi operasyon yapmasına olanak tanıyan bu kararı vermiştir.
Şöyle ki;
a) Bilindiği gibi İdarenin eylem ve işlemlerinin hukuksal denetiminde, dava açmak için davacının; kişisel, güncel bir menfaatinin ihlal edilmiş olması gerekir.
Yani davacının, dava açmakta bir hukuki yararının bulunması şarttır. Somut olayda 1934’de Ayasofya’nın müze yapılması yönündeki Bakanlar Kurulu Kararının iptal edilmesinde davacı uyduruk derneğin, hangi hukuki yararı vardır? Hiçbir menfaati yoktur. Uyduruk bir derneğin, Ayasofya’nın müze olarak kalmasından hangi menfaati ihlal edilmiştir? Hiç bir menfaati ihlal edilmemiştir.
Ayasofya’nın bir bölümü zaten ibadete açılmış, cami olarak kullanılıyor, ibadet yapılıyor, Camiye çevrilmesinde davacı derneğin; güncel aktif bir menfaati yok.
b) Öte yandan kanuna göre idarenin eylem ve İşlemlerine karşı 60 gün içinde dava açılması zorunludur. 60 günlük süre; hak düşürücü bir süredir. İdari işlemin iptali için 60 gün geçtikten sonra açılan davanın reddi yasal zorunluluktur.
Buna göre iptali istenen Bakanlar Kurulu Kararına karşı 60 gün içinde dava açılması gerekirdi. Bu süre geçtiği zaman davanın süreden reddi gerekir. İnsaf yahu.. Aradan tam 86 yıl geçmiş,
C) Ayasofya ile ilgili 1934 tarihli bakanlar kurulu kararının iptali için daha önce dava açılmış ve Danıştay, bu konuda daha önce açılan benzer davalarda red kararı vermiş, karar kesinleşmiştir. Bu nedenle ortada daha önce verilmiş kesinleşmiş bir Yargı kararı vardır.
Danıştayın,
a) Davacının dava açma ehliyeti bulunmadığından,
b) Davanın 60 günlük sürenin geçmiş olması nedeniyle hak düşürücü süre yönünden
c) Aynı konuda daha önce açılmış davalarda verilmiş ve kesinleşmiş hüküm nedeniyle bu davayı Reddetmesi gerekirken; davayı esastan inceleyip kabul etmesi usul ve esas yönünden Kanuna ve hukuka açıkça aykırıdır.

Danıştay böyle bir karar ile hukuk garabetine, hukuk rezaletine, imza atmıştır.
Danıştay, İktidarın siyasi operasyon yapmasına imkân tanıyan bir karar vermiştir.
Pekiyi sorun ne? Tehlike ne? Sorun, Tehlike; Danıştay üzerinden, yargı eliyle Atatürk Cumhuriyetinin tasfiye ediliyor olmasıdır. Sorun; Siyasi nitelikli uygulamalara hukuki kılıf geçirilmesidir. . Böyle bir karar ile Atatürk döneminde Bakanlar Kurulu Kararı ile yapılan bütün düzenlemelerin iptal edilmesinin (Osmanlı hanedanının miras taleplerinden tutun da, azınlık vakıflarından, Ekü menliğin tanınmasından, ruhban okulunun açılması, Üniter yapının tasfiyesi, Atatürk’ün vasiyetin iptali ) ve Cumhuriyet devrimleri ile ilgili Bakanlar Kurulu kararları iptal edilmesinin yolu açılmıştır.
Bu karar ile Karşı devrimi pekiştirmenin, Lozan’dan rövanş almanın yolu açılmıştır. Atatürk’ün imzasının çöpe atılması değildir sorun.
Sorun Atatürk’ün kurduğu demokratik laik hukuk devleti olan Cumhuriyetin tasfiye ediliyor olmasıdır. Sorun; Herkesin; gaflet ve delalet içinde seyrediyor olmasıdır. Böyle giderse, bir mucize olmazsa; 2023 kadar karşı devrim tamamlanacak olması, Laik Cumhuriyet Devleti yerine ne idüğü belirsiz bir Cumhuriyetin ilan edilecek olması tehlikesidir.
2-) İkinci konu; bütün bunlar olurken Atatürk’ün kurduğu CHP Yönetiminin, “aman bize din düşmanı derler, aman bize cami düşmanı derler, aman bize ezan, namaz düşmanı derler” korkusuna kapılmış ve bu korku nedeniyle demokratik bir çıkış yapmayışı hatta iktidarın gerici uygulamalarına destek olmasıdır. En tehlikelisi de, işte CHP’nin kapılmış olduğu korku nedeniyle siyasi iktidarın siyasal islamcı uygulamalarına karşı çıkma, muhalefet etme gücünü kaybetmesidir.
3-) Danıştay, İktidara siyasi operasyon yapmasına imkân tanıyan bir karar vermiştir.
Nitekim bundan önce verilen pek çok Danıştay ve yargı kararı iktidar tarafından uygulanmazken, bu karar verilir verilmez, Cumhurbaşkanı hemen bir yazı yazarak kararın uygulanmasını sağladı. Ayasofya’nın cami olarak Diyanet İşleri Başkanlığına devretti. Oysa aynı Danıştay, daha önce “andımızın okullarda okunmasını yasaklayan” kararı iptal etti. İktidar bu kararı hala uygulamadı. Üstelik temyiz etti. Peki, Cumhurbaşkanı, Danıştay’ın bu kararını neden temyiz etmeden aynı gün hatta aynı saatlerde neden uyguladı?
Ayasofya’nın cami yapılmasına ilişkin Bu karar ile Karşı devrimi pekiştirmenin, Lozandan rövanş almanın yolu açıldı. Atatürk Cumhuriyeti tasfiye ediliyor. Herkes, gaflet ve delalet içinde seyrediyor. Böyle giderse, bir mucize olmazsa; korkarım 2023 kadar karşı devrim tamamlanacak. Laik Cumhuriyeti Devleti yerine Ilımlı İslam Cumhuriyeti ilan edilecektir.
Halife kim olur bilmem, yeni hanedan kim olur onu da bilmem. Bu gün çok karamsarım. İnşallah yanlış düşünüyorumdur.

Özgeçmiş
Ali Rıza Öztürk, 20 Kasım 1956’da Aydın Çine’de doğdu. Babasının adı Ali Rıza, annesinin adı Esma’dır.
Maden Mühendisi ve Avukat; İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.
Özel sektöre ait maden işletmelerinde maden mühendisi olarak çalıştı. ÇUKOBİRLİK Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürüttü. Mersin İl Genel Meclisi Üyeliği görevinde bulundu. Silifke Köylere Hizmet Götürme Birliği Yönetim Kurulu Üyesi oldu. Serbest Avukatlık yaptı.
23. Dönemde Mersin Milletvekili seçildi. 24. Dönemde Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Türk Grubu üyesi oldu.
Orta düzeyde İngilizce bilen Öztürk, evli ve 2 çocuk babasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir