Hüseyin EKİCİ
6 Aralık 2024
Öncelikle ülkemiz ve milletimiz adına politika üretip kafa yoran herkes bilir ki ülkemiz iyi yönetilmemektedir.
Neden, nasıl, niçin soruları hepimizce yanıtsız kalmaktadır. Ne fikir üretirsek üretelim halkımız gerekli teveccühü göstermemektedir. Buradan şunu anlamak mümkün. Siyaset yapanlar olarak birçok eksikliklerimizin olduğudur.
Şimdi güncel bir konu olan Suriye’deki iç kargaşa ve ayaklanma olayını anlatmaya çalışırken 5 yıl evvel yazdığım ve sosyal medyada yayınlanmış bir yazımı tekrar ilginize sunuyorum. Temel bir yorum olarak gördüğüm bu yazının üstüne yeniden yorum yapmadan önce sizlerin ve okumamış olanların da bilgi sahibi olmasının doğru olacağı kanaatindeyim.
Aşağıda 5 yıl önce yazdığım yorumumu okuduğunuz zaman Suriye’de iç kargaşa ve ayaklanmanın nasıl ve nedenleri hakkında bir fikir sahibi olacağız.
Yazımızı hiç değiştirmeden yayınlıyorum.
“8/9 Ekim Askeri Operasyon ve Getirdikleri
Demokrasi ile yönetilen devletlerde bir adap vardır. Hak, hukuk, demokrasi geleneği vardır. Alınacak her türlü kararları alacak kurumlar akıl ve işbirliği ile alırlar.
Diktatörlük rejimi ise adı ile müsemma tek adam rejimidir. Tek adamın ağzından çıkan kanundur. Bu bir emirdir, bunu uygulamak, buna uymak biat etmek şarttır. Uymayanlar ise vatan hainidir.
08 Ekim’de alınan savaş kararı değildir. Bu kararı veren tek adamdır. İki dudağının arasında çıkan kan ve intikam sözleriyle alınmış tek adam kararıdır.
Vatan savunması amacıyla yapılan savaşların muhatabı devletlerdir. Devletlerde de diplomasi vardır. Diplomasi sonuna kadar çalışır. Savaş ve silah kullanmak nihai bir çözüm olabilir. Bu yollara başvurmadan çekilen silah patlar ama sonucuna katlanmak çok pahalıya mal olabilir. O halde buna savaş demek doğru değildir. Bu bir operasyondur. Ki bu tür operasyonlar ülkemizin içinde yıllardır yapılmaktadır. Yıllar geçse de yapılan bu operasyonların telafisi hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
Siyasal iktidarın yaptıkları bu operasyonlar nelerdir özetleyelim.
Önceliksiz ve rastgele sıralayalım;
1- Türk Silahlı Kuvvetlerine yapıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri iğdiş edildi. Genel Kurmay Başkanı ve Ordunun en gözde komutanları yıllarca zindanlarda çürütüldü. Kimi kahrından intihar etti, kimi de kahrından onulmaz dertlere düşüp çürüyüp gittiler.
2- Üniversitelere yapılan operasyonlarla en gözde bilim adamları kimi zindanlarda çürütüldü kimi de görevlerinden uzaklaştırılarak eğitime büyük darbe vuruldu.
3- Eğitim ve öğretime yapılan operasyonlarla Cumhuriyetçi, Atatürkçü öğretmenler ya sürgünlerde ya da görevden uzaklaştırılarak açlığa mahkûm edildi.
4- Eğitim öğretim dünyanın en ilkel konumuna getirildi. Bilim adamı yetiştirmek yerine din adamı olmaları için bol bol İmam Hatip Okullarında okumaları özendirildi.
5- Cumhuriyet kurulduğundan bu yana kurulmuş tüm fabrikalar özelleştirme adı altında yandaşlara peşkeş çekildi ya da yabancılara satıldı ve sonunda hepsi kapatılıp gitti.
6- Tüm sanayi kuruluşları ve yerli sermaye iflas edip kapılarına kilit vuruldu.
7- Tarım ülkesi olan Türkiye saman ithal eden, soğan, patates, buğday, mercimek, karpuz v.s ithal ederken hayvancılık yok edilip meralar, otlaklar, yaylaklar kıraç hale getirildi.
8- Büyük Şehir adı altında iller oluşturulup köyler lağvedildi. Köy meraları, çay ve ırmaklar, verimli tarım alanları, ormanlar yağmalandı.
9- Tüm yazılı basın ve Televizyonlar yandaş haline getirildi. Yandaş olmayı kabul etmeyen yürekli bağımsız basın mensupları ise hala yargılanmaktadır.
10- TBMM sembolik bir süs eşyası olarak bırakıldı. Yetkisi olmayan göstermelik hale getirildi. Siyasi partiler sıradanlaştı. Hiçbir özelliği kalmadı. Cepheleşerek seçime girmeleri usulen kabul edildi.
11- Belediyeler yandaşların, cemaatlerin örgütlenmesini sağlayan mali kurumlar haline getirildi.
Nereden Nereye?
2000 li yıllarda terör tamamen sıfırlanmışken 2002-2019 yılları arasında geçen süre zarfında terör yeniden tırmanarak devletin her kademesinde varlığını etkin bir şekilde sürdürür oldu.
Cemaatler, vakıflar ve Dernekler aracılığı ile devlet soyulup soğana çevrildi. Bunun önünü açan siyasal iktidar güç zehirlenmesine tutularak tüm yetkileri tek elde toplayıp ülkeye onulmaz yaralar açarak ekonomiyi sıfırladı.
BU ASKERİ OPERASYON NİYE?
1- Bir kere bu operasyon ABD ile Erdoğan arasında danışıklı dövüş. ABD, PYD ve PKK gibi unsurları alıp güneye çekildi.
2- 30 Km içeriye yapılacak operasyon ise büyük olasılıkla ya Suriye Merkezi hükümetine ılımlı bakan kesimlerdir. Bunlar içinde Araplar, Türkmenler, Dürziler ve bir miktarda Kürtler olabilir.
3- Bu bölgede tutuklu bulunan mahkûmların ise 20 bin civarında olduğu söylenmektedir. Bunlar İŞİD ve sair örgüt üyeleridir. ABD bu mahkûmların güvenlik, bakım ve beslenmelerini Türkiye’ye bıraktı.
4- Mahkûmların yargılanmalarının Türkiye tarafından yapılması sağlanmış oldu. Türk Ceza Yasalarına göre İdam Cezası yoktur. Mahkûmlar canlı bomba olarak elimizde patlayacak ya da Türkiye’ye nakil yapılacak. Sonuç belirsizlik ve tehlikeden ibarettir.
5- Temizlenen bölgeye (!) yerleşim ve okul yapılmasını öneren Erdoğan’ın, Türkiye’yi tam bataklığın ortasına bırakıp sonrasında ne yapacağı belirsiz hale getirildi.
6- Bataklığa saplanmış olan Tek adam için bu debelenme gittikçe ülkeyi de her yönüyle batırması görünen o ki umurunda olmayacaktır. Her vatandaşı partisine üye olmaya çağırması bundandır. Ya hep beraber batalım ya da kurtulalım diye düşünmesi ise çaresizliğin göstergesidir.
7- Şunu unutmayalım; Diktatörler giderayak ülkeyi yakıp, yıkmadan gitmezler. Tarih bunu her zaman göstermiş ve kanıtlamıştır. Ülkelerini kan gölüne çeviren ve tarihten silinip giden diktatörleri saymamıza gerek yoktur.
Çözüm;
Birincil çözüm, hala vardır ve Suriye Hükümetiyle ortak hareket edip Türkiye Cumhuriyeti Devletine yaraşır bir uzlaşıya giderek Suriye ile ortak hareket etmektir. Bu olmaz ve beceremez isek;
Biraz daha sabırlı, birbirimizi suçlamadan, cephelere ayrılmadan, gelinen noktadaki rejimden kurtularak “Demokratik Parlamenter Rejime” geçmenin yollarını bulmamızdan başka çare de çözüm de yoktur.
Dışarıdan gazel okumak, yangına körükle gitmek ülkemizin batmasını hızlandırır bu böyle biline.”
SON SÖZÜMÜZ
Türkiye olarak Suriye’de Ayaklanma ve Kargaşa yapanlara ve yaratanlara destek olunmamalıdır.
Bu kargaşa ve iç ayaklanma olayları olmadan Türkiye bu bataklığa girmeden Suriye Merkezi hükümeti ile doğrudan kibir yapmadan birlikte hareket etseydi ülkemizin güneyinden gelecek olan tehlikeleri önlemiş olurdu.
Mezhepçi anlayışla devletin yönetilemeyeceğini bilirdi. Emperyalizmin çıkarlarına göre ülke yönetilmeyeceğini de bilirdi. Türk Milleti doğru siyaset yapan devlet adamlarını hiçbir zaman ödülsüz bırakmamıştır.
Şimdiki akılla “Biz Esad’a el uzattık çağrıda bulunduk ama Esat bize elini uzatıp görüşmeyi kabul etmedi.” Deyip ucuz politik sözlerle sıyrılamazsınız.
Türkiye ile Suriye Merkezi hükümeti derhal görüşmelere başlayıp Suriye’nin toprak bütünlüğünü tartışmasız kabul ederek anlaşmaya varmalıdır. 06.12.2024
Hüseyin Ekici
Türkiye Birlik Partisi Eski Genel Başkanı
11 Ekim 2019 tarihli yazı baz alınmıştır.