Home / Konuk Yazarlar / Genel / SARAY, MUTLAK MONARŞİ VE BAŞKALDIRI

SARAY, MUTLAK MONARŞİ VE BAŞKALDIRI

Kurucusu bulunduğum Yenilik Partisinin bozuk düzene karşı Atatürkçü ve Cumhuriyetçi bir parti olarak kurulduğunu düşünmüştüm. 11.06.2022 tarihli İstanbul İl Kongresinde yaptığım konuşmamda “İmam Hatip Liselerinin, Meslek Liselerine dönüştürülmelidir” şeklindeki ifadem kabul görmeyince son bir veda konuşması yaparak parti ile olan tüm ilişkilerim 10.07.2022 tarihi itibariyle sona ermiştir. Hüseyin Ekici

Hüseyin EKİCİ

Türkiye Birlik Partisi Eski Genel Başkanı
22.07.2020
Saray, bağımsız yapısı ile kendi başına her türlü kararları tek başına alabilen merkezi bir yönetim biçimidir.
Sarayın, meclis çoğunluğunu elinde bulundurabilmesi için yapılacak her türlü eylem ve pazarlıklar meşrudur ve yasaldır. Sarayın en büyük korkusu elindeki gücün kaybedilmesi korkusudur. Bunun içindir ki bütün güçlerini seferber edip kullanarak gerekirse iç savaş bile çıkartarak tam anlamıyla sözde olan “Demokratik” rejimi terk edip mutlak monarşiye geçmesi onun için kaçınılmaz bir yoldur. Saray bir yol olarak kendilerinin hukuka teslim edilmemesi, yargılanmaması şartıyla yasal kılıf uydurup güven duydukları bir yönetime ancak devir edebilirler. Seçim yoluyla kesinlikle makamlarını ülke yönetimlerini terk etmezler.
Saray Monarşi yönetimi daha önceki açıklamalarımda söylediklerim gibi seçimle en güçlü oldukları dönemde el değiştirip gittikleri tarihte bir örneği yoktur, olmamıştır.
Hele ki yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, silahlı kuvvetleri ve kendisinin özel silahlı milislerinin tümünü emrinde toplamış bir Saray Monarşisinin yerinden edilmesi öyle kolay olmayacaktır.
Böyle bir yetkilerle donatılmış hiçbir sorumluluğu olmayan, denetlenmeyen, hesap vermeyen, hiçbir şeyden çekinmeyen tek adam yönetimini önleyecek hangi mekanizma ile hangi kurum vardır?
Saray ve Siyasal iktidar her seçimde seçimi birinci olarak bitirmiştir. O halde halk tam yetkili olarak Saray’ı tanımıştır. Yaptıkları tüm yanlışlıklara rağmen kendinin haklı olduğuna kendisini inandırmış, her türlü yolsuzluk, adaletsizlik halk nezdinde hoş görülmüştür. En doğrusunu bilen, en büyük lider olduklarına kendileri de her seferinde inandıklarından bunun önüne geçmek olanaksız hale gelmiştir.
Her türlü kararı tek başına çok güvendikleri insanlarla alıp yürürlüğe koyacak ve yapabilecektir.
Saray ve Otoritesi, böyle bir yetkilendirmeyle neler yapabilecektir;
• Devletin her türlü kazanımlarını ister yandaşlarına isterse yabancılara satabilecektir.
• Fabrikaları kapatacak yerine TOKİ binaları yapılacak, ülke betonlaşacaktır.
• Tarım arazileri imara açılacak medeniyet adına ülke talan edilecektir.
• Çay ve ırmaklar HES lere açılacak, köylünün yaşam hakları elinden alınacaktır.
• İsterse Suriye’ye Askeri çıkartma yapılacak, İsterse yok ettikleri Kaddafi’nin ülkesi Libya’ya askeri çıkarma yapacaklar. İhvan’ı kurtaracaklar, dünyaya papaz olacaklar.
• Suriye’den gelecek teröristleri kucaklayıp ülkeye alacaklar.
• Rusya’dan göstermelik S 400 ler alınıp vitrin süsü yapılacak.
• Kanal İstanbul’u açacak, Araplara toprakları satacak, canının istediği ne varsa yapacak. O artık kimseye danışmayan ve vazgeçilmeyen bir dünya lideri olarak kendini kanıtlamış vazgeçilmez olduğunu kanıtlamıştır.
• Ege Denizindeki 18 irili ufaklı Türk adasının verilmesinin karşılığını kendisi bilecektir.
• Kendini dava adamı olarak gören kişi olarak hedefleri vardır. Bir asır önce kurulmuş Cumhuriyet Devletini kapatıp bir yandan Osmanlı’ya yönelirken, diğer yandan Emevi Devletine yönelen İslami bir Devlet olarak emperyalist bir güç olmak istemektedir.
• Bunları çoğaltabiliriz bu kadar tadımlık bir örnek ten sonra asıl konumuza dönelim.

Ey benim yurdumun güzel insanları; partilerin akıllı ve sevgili yöneticileri, akil adamları, akıl verenler, bilim adamları, gençleri, hanımları…
18 yıldır durmadan bağırıp çağıranları, muhalefet ettiğini söyleyenler;

Her türlü önerileriniz, eleştirileriniz bu güne kadar hangisini bu tek adam Saray yönetimi dikkate aldı. Haklı olduğunuzda hak verdimi? Şu hatamın burasından döneyim dedimi? Hiç biri olmadı değil mi? Ne değişti? Şunu bilin ki bundan sonrada değişmeyecek daha kötü günler gelecek.
Hepimizin karşısında devletin bütçesine maaşla bağlanmış kadrolu seçmenleri boşuna mı istihdam edip, trol olarak kullanılıyor?
Yarın savaş yayılır, kapıya dayanır krizlerin en büyüğü iç savaş çıkarırlarsa işte o zaman ülke tuz buz olur.
ANAYASAYI VERMEK BÜYÜK HATA İDİ
Anayasayı didik didik edip tek adamın eline verirseniz olacağı buydu. Vatandaş Anayasa’yı Medeni ve Borçlar Kanunu gibi zannediyor. Meclis veya halk oylamasıyla değiştirilir zannediyor. Gerçeğinde ise Anayasa halkın mücadelesiyle kazanılan uğrunda kan dökülen değiştirilemez bir belgedir. Tepeden inme Askeri darbeler, sivil darbeler ile değiştirilmesi mümkün olmamalıdır. Saray kendi anayasasını yaptı istediği gibi üzerinde hakim sınıflarla mutabakatını sürdüren bir anayasa oldu.
Muhalefet bu güne kadar her daim Saray’ın birkaç adım arkasından gelen söylemlerle gününü gün etmiş halkımızı oyalamıştır.
Bugünden itibaren neler yapılmalıdır.
GÜÇLÜ BİR HALK MUHALEFETİ
Yukarıda özetle sunduğum karamsar olarak tabir edilen sunumuma karşılık çareler de vardır.
• Öncelikle tüm siyasi partiler (kendilerini büyük gören partiler de dahil) toplumsal muhalefet olarak topyekûn yapılmalıdır.
• Seçim olmayacağını bilmelidir.
• Saray Otoritesinin yaptığı hiçbir icraata iyi kötü ayırımı yapmadan karşı koymalıdır. Onun yaptığı olumlu şeyleri destekliyoruz demek prim vermek ve ömrünü uzatmaktır.
• Taviz vermeniz halinde Saray tarafından fena halde aşağılanırsınız, örgütünüzün güvenini kaybeder ve dağılırsınız.
• Ülkenin selameti için her türlü yetkisi elinden alınmış eli kolu adeta bağlanmış siyasi partilerin, sendikaların, işveren örgütlerinin, entelektüellerin, baroların, meslek kuruluşlarının, sanatçıların, kültür ve bilim insanlarının tek başına yapabilecekleri bir eylem değildir. Her kim ki tek başına ortaya kendini atarsa kim olursa olsun onlarla alay eden, en üst perdeden hakaret edip, yandaş medya aracılığı ile anında kitlelere ulaştırıp değersizleştirerek zeytinyağı gibi üste çıkan bir durumla karşılaşırsınız.
YENİ KURULAN PARTİLERİ KÜÇÜMSEMEK YANLIŞTIR
Ülkemizin son durumu;
Sözde demokrasi var algısı yaratmak Otoriter rejimlerin işine gelmektedir. Var olan siyasi partiler halk nezdinde güvenirliliğini yitirmiştir. Yeni bir taze kan ve örgüte ihtiyaç vardır. Tam zamanında Cumhuriyet rejimini savunan bir partinin kurulması sevindiricidir.
20 Temmuz 2020 Kıbrıs Barış Harekâtının 46. Yıl dönümünde halkımızın huzuruna çıkmış ülkemize yapılan haksızlığa karşı başkaldıran yeni bir parti kurulması halkımıza güç ve moral kaynağı olmuştur.
YENİLİK PARTİSİ UMUDA HAYKIRIŞ OLABİLİR
Tam da umudumuzun tükendiği bu günlerde YENİLİK PARTİSİ neden umut olmasın?
Partinin kurulmasına öncülük eden;
Büyük Elçi, Bağımsız Ardahan Milletvekili ÖZTÜRK YILMAZ.
Anıtkabir’de Ata’nın huzuruna çıktığında yazdığı yazı ve basına açıklamasında mücadelenin fitilini ateşlemiş “Kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacaktır” sözleriyle demokratik yollardan başkaldırının sembolü olan bir siyasetçi profili çizmiştir.
Umarım ki; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyetin yeniden Çankaya Köşkünden yönetilmesi ve Parlamenter Demokratik Sisteme yeniden dönüşümü, Laik ve Üniter Devlet yapımızdan ödün verilmeden Devletimizin uluslararası saygınlığının yeniden kavuşması bu hareketle sağlanmış olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir